Pzt - Cmt 09:00 - 18:00 (0212) 291 04 86info@harzemozger.com.tr
Ortopedik Onkoloji ve Travmatoloji

Tanı Süreci ve Evreleme

Tanı Süreci ve Evreleme

Tanı olmadan tedavi olmaz. Doğru bir tanıya ulaşmak ve amaçsız tetkiklerle zaman kaybetmemek için, hastanın hikayesini dinlemek, kritik belirti ve şikayetleri sorgulamak ve hastayı muayene etmek, her zaman hekimin en büyük önceliği olmalıdır. Her hasta, bir senaryo içerisinde değerlendirilmeli ve görüntüleme tetkikleri bu senaryoya uygun olacak şekilde istenmelidir. Görüntüleme yöntemlerine başvururken tetkikin içerdiği radyasyon dozu da hesaba katılmalı ve kar-zarar dengesi gözetilmelidir.

Kas-iskelet sistemi tümörlerinin bazılarında yalnızca görüntüleme yöntemleri ile tanıya gitmek, evreleme yapmak veya tedavi yaklaşımı belirlemek mümkündür. Bununla beraber, kemik ve yumuşak doku lezyonlarının büyük kısmında tanıyı kesinleştirmek için doku tanısı yani biyopsi gereklidir. Biyopsi, iğneyle dahi yapılsa cerrahi bir işlemdir ve tedavinin başlangıç noktası kabul edilir. Biyopsinin uygun şekilde yapılıp yapılmaması hastalığın ve hastanın kaderini belirler.

Görüntüleme ve biyopsi işlemleri tamamlandıktan sonra kitlenin anatomik ve histolojik özellikleri ile vücudun başka bir yerine yayılıp yayılmadığı bilgisi ışığında hastalığın evresi belirlenir. Hem iyi hem de kötü huylu tümörler için evreleme yapmak mümkündür. Evreleme, hastalığın tedavi şekli ve iyileşme yönündeki beklentilerle ilgili hekime ve dolaylı olarak da hastaya yol gösterir.

Kemik ve yumuşak doku tümörleri nasıl fark edilir?
Radyoloji ve Nükleer Tıp İncelemeleri
Biyopsi
Tedavi Öncesi Evreleme

Kemik ve yumuşak doku tümörleri nasıl fark edilir?

Kemik ve yumuşak doku tümörlerinin 4 temel belirti ve bulgusu mevcuttur:

  1.  Ağrı
  2.   Şişlik
  3.   Patolojik kırık
  4.    Tesadüfi bulgu

1. Ağrı


Kemik ve yumuşak doku tümörlerine bağlı ağrılar, genellikle devamlılık ve artış gösterir. Dolayısıyla, ağrı şikayeti, zaman içinde hafiflemek yerine süreklilik kazanıyor ve şiddeti yoğunlaşıyorsa o bölgede tümöral bir kitle oluşma ihtimali ön planda tutulmalıdır.

a.    Kemikte kırılganlık veya basınç ağrısı

A. & B. 35 yaşındaki erkek hastanın sağ uyluk (femur) kemiği orta kısmında kemiği eriten habis tümör, kırığa yol açmak üzere ve hasta bacağını hareket ettirirken şiddetli ağrı duyuyor. C. 14 yaşındaki erkek hastanın sağ uyluk (femur) kemiğinde selim kemik tümörüne (osteoid osteoma) bağlı ödem ve basınç artışı, şiddetli gece ağrısına yol açıyor.
 
b.    Yumuşak dokularda bası ve gerilmeye bağlı ağrı

Sol baldır dış-ön yüzde giderek büyüyen habis yumuşak doku kitlesinin MR görüntüsü
 
c. Sinir basısına bağlı ağrı (nöropatik ağrı)
Kalça bölgesindeki kitlelerde, siyatik sinir basısına bağlı olarak kalçadan topuğa doğru yayılan elektriklenme, uyuşma tarzında şiddetli ağrı sık görülen bir şikayettir.
 
2.    Ele gelen veya gözle görülebilen Şişlik


 
El, ayak, omuz ve diz bölgesinde tümöral kitlelere bağlı şişlik görülen olgu örnekleri
 
3. Patolojik kırık (Tümörün kemiği zayıflatarak kırığa yol açması)

Bir süredir bacağında ağrı ve şişlik şikayeti olan ancak önemsemeyen 50 yaşında erkek hasta, yürürken diz bölgesinden aniden ses gelmesi, şişlik, şekil bozukluğu ve şiddetli ağrı nedeniyle acile başvurdu. Radyolojik incelemeler, uyluk kemiğinin (femur) alt ucunda tümöre bağlı kırık geliştiğini ortaya koydu.
 
4. Tesadüfi bulgu (başka nedenle çekilen bir filmde tesadüfen kitle saptanması)

Ön çapraz bağ yaralanması şüphesiyle sağ diz manyetik rezonans görüntülemesi (MRG) yapılan hastada tesadüfen saptanan selim karakterde kıkırdak tümörü.
 
Bu 4 ana belirti ve bulgunun dışında, hastaların ilk başvurusu zaman zaman:
 

 – Damar basısına bağlı dolaşım  bozukluğu

 
Özellikle leğen kemiği ve kuyruk sokumu bölgesi tümörlerinde kalın bağırsak basısına bağlı kabızlık, kadınlarda vajina basısına bağlı ağrılı cinsel birleşme, sinir basısına bağlı dışkılama – idrar kontrolü kaybı, erkeklerde sertleşme sorunları
 


A.    Kuyruk sokumu bölgesindeki (sakrokoksigeal) tümörün (T), kalın bağırsağın son kısmına (R – rektum) ve dolaylı olarak idrar kesesine (M- mesane) belirgin bası yaptığı görülmekte.
B.    Kalça bölgesindeki dev tümörün, rektum ve vajina ile çok yakın komşulukta olduğu görülmekte.
 
 
Omurga tümörlerinde ise değişik seviyelerde tam/kısmi, kalıcı/geçici felç şikayeti ile olabilmektedir.

 

Bel bölgesinin MR incelemesinde lomber 1. omur kemiğinden köken alan tümörün, omur ilik kanalını ve omur ilikten çıkan sinir köklerini sıkıştırdığı görülmekte.

Görüntüleme yöntemleri, hem tanı, hem evreleme ve hem de cerrahi tedavi planlamasında kullanılır. Her yöntemin kendine özgü kullanım  amacı,  üstün ve dezavantajlı yanları mevcuttur. Her tür amaca hizmet eden mükemmel bir görüntüleme yoktur. Kemik ve yumuşak doku tümörlerinde doğru karar verebilmek için çoğu zaman bu yöntemler kombine edilerek azami bilgi elde edinilmeye  çalışılır.

Röntgen /  Düz Grafi /  Direkt Radyografi /  X-ray:
Halen kemik lezyonlarının değerlendirilmesinde ilk basamak görüntüleme yöntemidir. Pek çok kemik tümörünün  radyografide  tipik  görünümü  vardır. Kemik tümörleri konusunda deneyimli  bir  ortopedist  veya  radyolog, hastanın hikayesi ve fizik muayenesi dikkatle irdelendiği takdirde, yalnızca röntgen bulguları yardımı ile tümörün cinsini büyük bir doğruluk oranıyla tespit edebilir.

Röntgen incelemesinin içerdiği radyasyon dozu çok çok  düşük  olup, yaşam boyu ölümcül kanser riski üzerinde anlamlı bir etkisi   yoktur.

Bilgisayarlı Tomografi (BT):
Temelde röntgen prensipleriyle çalışan ancak 3-boyutlu ve istenilen her planda kesitsel görüntü alınabilmesini sağlayan hızlı bir görüntüleme yöntemidir. Ayrıca, kemik dokusuna en hassas görüntüleme yöntemidir ve kemik yapısındaki değişikliklerin çok detaylı olarak incelenebilmesine olanak sağlar. Bu nedenle, özellikle selim kemik tümörlerinin değerlendirilmesinde en önemli radyolojik  incelemedir.

 
Selim kemik tümörlerine örnekler:
 
 
Bilgisayarlı tomografi, kemik ve yumuşak doku tümörlerinin cerrahi tedavisinin planlanmasında da önemli rol oynar. Özellikle pelvis (leğen kemiği) ve sakrum (kuyruk sokumu üst kısmı) gibi 3 boyutlu anatomisi karışık bölgelerde BT rekonstrüksiyonlarından  yararlanılır.
 
 

Sakrum (kuyruk sokumu) bölgesinden tümör çıkartılan bir hastanın rekonstrüksiyon aşaması öncesindeki BT görüntüsü

Ortopedik onkolojide BT’nin bir diğer önemli kullanım alanı da habis kemik ve yumuşak doku tümörlerinin akciğerlere sıçrayıp sıçramadığının (metastaz) araştırılmasıdır. Normal akciğer röntgeninde, 1 cm çapından küçük nodüller görülemediğinden, metastaz taraması için mutlaka  ince kesitli bilgisayarlı akciğer tomografisi  kullanılmalıdır.

Normal röntgen filmi ile karşılaştırıldığında BT’de alınan radyasyon dozu daha fazla olmakla beraber, BT incelemeleri, yaşam boyu ölümcül kanser riski üzerinde az, çok az veya çok çok az etkiye   sahiptir.

Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)
Yöntemle tümörün yerleşimi, boyutları, damar ve sinirler gibi kritik yapılarla komşuluk ilişkisi hakkında 3  farklı  düzlemde yüksek çözünürlükte bilgi almak mümkündür. Çekim sırasında farklı sinyal teknikleri ve damar yoluyla “kontrast madde” adı verilen bir  ilaç uygulamak suretiyle patolojik dokuların davranışı hakkında daha detaylı bilgi elde etmek mümkündür.

Femur alt ucunda yerleşmiş kemik tümörünün farklı düzlemlerde ve farklı sekanslarda alınmış MR kesitleri görülmekte. Sinyal  özellikleri ve  lezyonun morfolojisi, kıkırdak kökenli bir kemik tümörüne işaret   ediyor.

Diz-baldır arkasında yerleşmiş, kemiğe yapışık, ana damar-sinir pakedini saran habis yumuşak doku kitlesi, MR’da tüm detayları görülmekte. Bu  kadar ilerlemiş bir tümörde, uzvun kesilmesi bir tedavi yöntemi olarak gündeme gelebilir.



MR incelemesi, tibia üst ucundaki (diz bölgesi) habis kemik tümörünün büyüme kıkırdağını (fiz hattı) aştığını göstermekte. Cerrahi tedavide büyüme kıkırdağı feda edilmek zorunda.

Yalnızca diz bölgesinde şikayeti olan hastanın MR incelemesinde tibia üst ucundaki (diz bölgesi) habis kemik tümörünün, kemiğin ilik kanalı boyunca ayak bileğine doğru 2 ayrı sıçrama (metastaz)    yaptığı görülmekte. Yalnızca diz bölgesine yönelik tetkik yapılsa idi aşağıdaki lezyonlar gözden kaçabilir ve telafisi mümkün olmayan bir duruma yol açabilirdi.

Anjiografi:
Damarların görüntülenmesi işlemidir. Konvansiyonel yöntemlerle yapılabileceği gibi BT ve MR çekimleri sırasında damar yoluyla kontrast madde verilmesi yoluyla da yapılabilir. Ortopedik onkolojideki temel kullanım alanları:

1. Damarlardan köken alan tümörlerin  incelenmesi,
2. Kemik ve yumuşak doku tümörlerinin damarlarla komşuluk ilişkisinin incelenmesi,
3. Yoğun kan damarı içeren ve kanama riski yüksek  olan  tümörlerde, ameliyat sırasında oluşabilecek kanamayı azaltmak için ameliyattan önce damarların tıkanması,  ve
4. Cerrahi olarak çıkarılması mümkün olmayan tümörlerde, tümörü besleyen damarların tıkanarak tümörde küçülme sağlanmaya çalışılmasıdır.

 
A. Konvansiyonel anjiografide, el bileğindeki yumuşak doku tümörünün atardamarlara bası yaparak her  iki  yana  doğru  ittirdiği görülmekte.
B. BT anjiografide, femur alt uçta yerleşmiş kemik tümörünü besleyen  damarlar görülmekte.

 


Kuyruk sokumundaki (sakrum) kemik tümörüne ameliyattan önce  damarların tıkanması (embolizasyon) işlemi uygulanmış:
C. Damarlar tıkanmadan önce, D. Damarlar tıkandıktan  sonra.
 
Tüm Vücut (Tc-99) Kemik  Sintigrafisi:
Radyoloji değil Nükleer Tıp Birimlerinde yapılan bir tetkikdir. Kemik dokusundaki artmış aktiviteye gösterir. Hem bilinen bir kemik lezyonunun aktivite düzeyini hem de iskelet sisteminde başka bir  lezyon  olup olmadığını değerlendirmede kullanılır. Damar yoluyla radyoaktif madde (Tc-99) verilir ve tüm vücut taranarak radyoaktif tutulumun yoğunlaştığı bölgeler görüntüye çevrilir. Çok duyarlı bir tetkik olmasına  rağmen  spesifik bir tetkik değildir. Dolayısıyla kemikte travma, enfeksiyon, tümör gibi durumların hepsini gösterir fakat aralarında ayrım yapamaz.  Elde  edilen pozitif sonuçlar diğer klinik ve radyolojik bulgular ile karşılaştırılarak, mutlaka hastayı takip eden ortopedik onkolog tarafından değerlendirilmelidir.
 
 
Sağ omuzda (humerus üst uç) habis kemik tümörü nedeniyle  tetkik  tüm vücut taraması yapılan hastanın sol kürek (skapula) kemiğinde de tutulum saptandı. Metastaz olarak  değerlendirildi.
 
Pozitron Emisyon Tomografisi (PET):
Nükleer Tıp Birimi’nde yapılan bir incelemedir. Damar yoluyla radyoaktif madde (18F-FDG) verilir ve tüm  vücut  taranarak bu  maddenin yoğunlaştığı bölgeler görüntüye çevrilir. Sintigrafi gibi metabolik bir incelemedir, morfolojik bilgi vermez. Yani bir kitlenin anatomik detaylarını değil aktivite düzeyini anlamak için kullanılır. Bu nedenle genellikle BT tetkiki ile kombine edilerek anatomik detaylar arttırılmaya çalışılır. Sintigrafiden farklı olarak yumuşak doku patolojilerine de duyarlıdır. Son yıllarda radyoaktif madde olarak,  kemik  patolojilerine  daha duyarlı olan, NaF da kullanılmaya başlanmıştır. Tedavi başlangıcında evreleme için ve kemoterapi / radyoterapi sonrasında ise tedavi yanıtını değerlendirmek için kullanılabilir. Ortopedik onkolojideki kullanımı diğer kanser türlerine göre daha  sınırlıdır.
 
11 yaşında erkek hastanın sol tibia üst ucunda (diz bölgesi) habis kemik tümörü saptanması üzerine evreleme amacıyla yapılan PET / BT

Tüm Vücut MRG (TVMR):
Son yıllarda sınırla sayıda radyoloji merkezinde uygulamaya sokulmuş son derece gelişmiş bir tarama yöntemidir. Radyasyon içermeyen bir tetkikdir. Hem anatomik detaylar hakkında bilgi sağlar hem de kontrast madde kullanıldığı takdirde kas-iskelet sistemi lezyonlarının davranışı hakkında bilgi verir. Taramada yeni lezyon saptandığı takdirde o  bölgeye  odaklanarak ek çekim yapılır. Akciğerlerin nefes alıp-verme sırasında sürekli hareket etmesi nedeniyle akciğer dokusunu çok detaylı görüntüleyemez. Bu nedenle metastaz taramasında TVMR’a ilave olarak mutlaka akciğer tomografisi istenmelidir. TVMR, kas-iskelet sistemi tümörlerinin uzak metastazlarını taramak için kullanılabileceği gibi  akciğer, meme, prostat kanseri gibi diğer kanser türlerinin de kas-iskelet sistemine yaptığı metastazların  araştırılmasında kullanılabilir.

Leğen kemiği (pelvis) kökenli habis tümörü olan hastada karaciğer metastazları saptandı.
 
 
15 yaşında erkek hasta. Multiple enkondromatozis adı verilen, kemik içerisinde yerleşmiş çok sayıda kıkırdak tümörü  görülen  hastalık  nedeniyle takip edilmekte. Tüm  vücut  MR  incelemesinde sağ  kalça,  sağ  diz ve sağ ayak bileği bölgesinde lezyonlar  görülmekte.
 
 
58 yaşında erkek hasta. Metastatik akciğer kanseri tanısıyla  tedavi görmekte olan hastaya, patolojik kırık riski açısından değerlendirilmek üzere tüm vücut MR incelemesi yapıldı. Her iki kalçada, leğen kemiğinde (pelvis) ve omurgada tutulum  saptandı.
 
Radyoloji ve Nükleer Tıp İncelemeleri ile Olgu  Örnekleri
 

Biyopsi

Mikroskobik inceleme amacıyla tümör içinden küçük  miktarda  bir dokunun elde edilmesidir. Sıklıkla hafife alınsa da, tümöre yaklaşımın belki de en önemli basamağıdır. Biyopsi işleminin bazı kuralları vardır:
1- Biyopsi yaparken kaçınılmaz olarak tümör dokusu ile bulaşacak dokular esas ameliyat sırasında tümör ile birlikte  tamamen  çıkarılmalıdır. Bu nedenle biyopsi sırasında hayati öneme  sahip  dokuların kirletilmemesi gerekmektedir.
2- Biyopsi yapılan bölge daha sonra yapılacak ameliyatları güçleştirmemeli ve sonuçlarını kötü yönde etkilememelidir.
3- Biyopsi materyali yeterli miktarda ve patoloğa gerekli bilgileri  verecek bölgelerden alınmalıdır.
4- Biyopsi materyali kas ve iskelet sistemi tümörleri konusunda deneyimli bir patolog tarafından değerlendirilmelidir.
5- Biyopsi esas cerrahi girişimi yapacak cerrah tarafından yapılmalıdır.

Bu amaçla kullanılan dört biyopsi türü  vardır:

1)  İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi (İİAB): Kas ve iskelet sistemi tümörlerine tanı koymak için fazla tercih edilmeyen bir yöntemdir.
2)  Tru-Cut veya Jamshidi (Trokar) İğne Biyopsisi: Öncelikle tercih edilmesi gereken yöntemdir.

Sterilizasyon koşulları dikkate alınarak, lokal anestezi ile uygun ortamlarda yapılır. Tümörün yumuşak doku veya kemikte olmasına bağlı olarak değişik iğneler kullanılır. Kitle elle hissedilerek ya da ultrasonografi eşliğinde biyopsi yapılabilir.

 

 

 

 

 

3)  BT – Eşliğinde İğne Biyopsisi: Ancak bilgisayarlı tomografi yardımıyla ulaşılabilecek bölgeler için tercih edilir. Radyoloji departmanında bir radyolog tarafından uygulansa da, ciltten giriş noktaları esas cerrahi girişimi planlayacak cerrah tarafından belirlenmelidir. Bu şekilde hayati dokuların tümör dokusu ile kirlenmesi önlenebilecektir.

 

 

4)  Açık Biyopsi: Genel anestezi gerektiren, küçük bir kesi yapılarak yeterli doku örneği alınmasına yönelik cerrahi bir işlemdir. Kesin tanısı için patoloğun büyük miktarda dokuya gereksinim duyduğu tümör tipleri için tercih edilir. Bunlar ön araştırmalardan elde edilen  bilgilere  göre tanı güçlüğüne yol açabilecek ender tümörler ya da iğne biyopsisi ile ulaşılması güç bölgelere yerleşmiş tümörlerdir.

Tanı Öncesi Evreleme

Evreleme, tümörün, tedavi yöntemi ve gelecekteki  muhtemel  davranış  şekli açısından sınıflandırılması anlamına gelir. Kas-iskelet sistemi tümörlerinin evrelendirilmesinde, diğer kanser türlerinde sıkça kullanılan TNM (T: tümör boyutu, L: lenf nodu  tutulumu,  M:  uzak  metastaz) evreleme sisteminden ziyade Enneking evreleme sistemi  kullanılır.

Selim Tümörler

Enneking evreleme sisteminde selim (benign / iyi huylu) tümörler, Arap rakamları (1, 2, 3) ile ifade  edilir.

Evre 1  – Latent 

Tümörde herhangi bir değişim ya da büyüme yoktur. Tedavi seçenekleri yalnızca gözlemlemek, kapsülü ile beraber çıkartmak (marjinal sınır) veya kemik tümörlerinde bulunduğu bölge nedeniyle kırık riski söz konusu ise içinin boşaltılması (intralezyoner sınır) ve boşluğun kemik doku ile doldurulmasıdır.

Evre 2  – Aktif
Tümörde değişim ve büyüme vardır. Cerrahi tedavisi gereklidir. Yetersiz çıkartıldığı takdirde bulunduğu yerde tekrarlar. Yumuşak  doku  tümörlerinde kapsülü ile birlikte çıkartmak (marjinal sınır) yeterlidir. Kemik dokuda ise tümörün içine girilerek tümör duvarları kazınır (intralezyoner sınır) ve tekrarlamayı önlemek için geride kalan hücreler kimyasal veya termal (sıcak veya soğuk) ajanlar ile yok   edilir.

Evre 3  – Agresif
Tümör hızla çevresindeki dokuların içine girerek büyür. Etrafında sınırlayıcı dokular yoktur. Ancak geniş  sınırlar ile  çıkartılırsa  tekrarlamaz. Yumuşak doku tümörleri geniş sınırlar ile çıkartılmalıdır. Kemik dokuda da geniş sınırlar uygulanmalıdır. Ancak, eklemler ya da büyüme kıkırdakları gibi kalıcı sakatlıklara yol açacak dokuların feda edilmesi söz konusu ise bunun yerine tümörün içinin boşaltılması ve kalan hücreleri yok eden yardımcıların (kimyasal ve termal ajanlar) kullanılması tercih edilebilir.

Habis Tümörler

Enneking‘in evreleme sisteminde habis (malign / kötü huylu) tümörler ise Romen rakamları (IA/IB, IIA/IIB, IIIA/IIIB) ile ifade edilir. Bu evreleme sisteminde üç kriter dikkate  alınır:

1.  Grade (derece): Biyopsi amacıyla alınan parçanın patolog  tarafından incelenmesiyle ortaya konabilen bir özelliktir. Tümör hücrelerinin normal yapılarındaki bozulma, çoğalma hızı,  dayanıklılık gibi özellikleri göz önünde tutularak belirlenir.  Tümörün “derece”si, bulunduğu yerde tekrarlama ve  başka bölgelere sıçrama olasılığı ile kemoterapi ve radyoterapi gibi ek yöntemlere duyarlılığı konularında fikir verir. İyi huylu tümörlerin derecesi G0 olarak kabul edilirken, kötü  huylu  tümörler  düşük  (G1) ve yüksek (G2) dereceli olarak  değerlendirilirler.



2. Anatomik yerleşim: 
Radyolojik incelemeler sonucunda  belirlenen bir özelliktir. Tümör, ortaya çıktığı anatomik kompartmanın (odacığın) sınırları içinde kalmışsa kompartman içi (intrakompartmantal), kompartmanın dışına taşmışsa kompartman dışı (ekstrakompartmantal) olarak sınıflandırılır.


A. Tümörün, kemiğin içinde sınırlı kaldığı, yani “intrakompartmantal” olduğu görülmekte.
 

B. Tümörün, kemiğin korteksini (dış katmanını) eriterek  yumuşak dokuya açıldığı, yani “ekstrakompartmantal” hale geldiği  görülmekte.
 
3. Uzak Metastazların Varlığı: Kötü huylu tümörler, kan damarları, lenf damarları ve kimi zaman da beyin-omurilik sıvısı (BOS) aracılığıyla vücudun uzak noktalarına yayılabilir.  Kemik  ve  yumuşak doku tümörleri, daha çok kan yoluyla yayılım (metastaz) yaptıklarından sıklıkla ilk önce akciğere sıçrarlar. Bu yüzden, habis tümör teşhisi kesinleştikten sonra ilk yapılması gereken incelemelerden birisi bilgisayarlı akciğer tomografisidir. Tümörün cinsine göre sintigrafi, PET ve tüm vücut MR gibi yöntemlerle kemikler ve vücudun diğer kısımlarında da metastaz araştırılabilir. Tümörün metastaz yapmış olması, tümörün doğrudan (derecesine ve anatomik yerleşimine bakmaksızın) son evrede, yani Enneking Evre III olduğunu gösterir. Metastazların ortaya çıkması, tedavi ile tümörün vücuttan tamamen ortadan kaldırılması şansını olumsuz şekilde etkiler.
 
Osteosarkom (habis kemik tümörü) hastasına ait Toraks BT incelemesinde çok sayıda metastaz  görülmekte.
 
Evre I

Düşük dereceli (grade 1) habis tümörlerdir. Uzak dokulara yayılma (metastaz) olasılıkları daha düşüktür. Genellikle kemoterapi ve radyoterapiye duyarlı değillerdir. Bu nedenle, geniş sınırlarla rezeksiyon şeklinde cerrahi tedavi çoğu zaman tek tedavi seçeneğidir. Cerrahi tedavinin yetersiz yapıldığı durumlarda bulundukları yerde tekrar etme riskleri yüksektir. Ortaya çıktıkları kompartman içinde sınırlı (intrakompartmantal) kaldıkları takdirde Evre IA, kompartmanın dışına taştıkları (ekstrakompartmantal) durumda ise Evre IB olarak isimlendirilirler.

 
Evre II

Yüksek dereceli (grade 2) habis tümörlerdir. Bulundukları yerde tekrarlama ve uzak metastaz yapma olasılıkları yüksektir. Sıklıkla kemoterapi ve radyoterapiye duyarlıdırlar. Geniş ya da radikal rezeksiyon şeklinde cerrahi tedavi uygulanması gerekir. Tedaviye cerrahi öncesi (neoadjuvan) ve/veya cerrahi sonrası (adjuvan) kemoterapi ve/veya radyoterapi eklenir. Ortaya çıktıkları kompartman içinde sınırlı (intrakompartmantal) kaldıkları takdirde Evre IIA, kompartmanın dışına taştıkları (ekstrakompartmantal) durumda ise Evre IIB olarak isimlendirilirler.

 
Evre III

Kas ve iskelet sistemi tümörlerinin çıktıkları yerden uzağa metastaz yapmış olanları bu grupta değerlendirilir. Mümkün olan durumlarda metastaz bölgeleri de cerrahi olarak çıkartılmalıdır. Tedaviye cerrahi öncesi (neoadjuvan) ve/veya cerrahi sonrası (adjuvan) kemoterapi ve/veya radyoterapi eklenir. Ortaya çıktıkları kompartman içinde sınırlı (intrakompartmantal) kaldıkları takdirde Evre IIIA, kompartmanın dışına taştıkları (ekstrakompartmantal) durumda ise Evre IIIB olarak isimlendirilirler.